SAĞLAM İTİKAD

Hamd O Allah-ü Teâlâ’ya mahsustur ki, fesâhat meydânı kahramânlarının, Onun vasfında açık söz söyleyebilmeleri dar, ma’rifet sâhası yarışçılarının, Onu anlatabilmede işâret ayakları topal kalır. Akılların, idrâklerin nihâî derecesinin, Onun zâtının ve sıfatlarının marifetlerinin başlangıcından hayret ve şaşkınlıktan başka delîli yoktur. Zekî ve keskin bakışlı kimselerin, Onun azameti nûrlarının şaşaasında gözlerinin kör olması veya gözlerini kapamaktan başka yolu bulunmaz… Akla, anlayışa, hesâba, duygulara ve ölçüye gelebilen her şeyden O “teâlâ ve tekaddes” münezzehtir, berîdir, uzaktır.

Hamd, Ondan başkasına yaraşmaz. Senâ, Ondan başkasına yakışmaz. Kendine lâyık hamd ve senâyı da ancak Kendisi yapar. Onu hakkıyla vasf eden yine ancak Kendisidir. Akıl ancak yaratılmış olanlara erer. Düşünce, aklın hudûdları içerisine girenlerden haber verir. Aklın, Allah-u Teâlâ’nın celâlinin nûrlarında kanatları yanmış; düşüncenin, Onun kudsî mertebesinde gözleri dikilmiştir. Hakk’a yol bulan akıl, Onun hidâyeti ile bulmuştur. Hakk’tan haber veren düşünce, Onun inâyeti ve ikrâmı ile vermiştir. Onun fadl-ü ihsânı iledir ki, rûh Onun marifeti ile görür oldu. Onun nihâyetsiz cûdundandır ki, kalb Onun sevgisiyle yakınlığı tattı.

Hamd ve şükr o Allah-u Teâlâ ve Tekaddese’dir ki, Onu tanımak rûhun hayâtı, Onu zikr etmek rûhun rahatı, Onu bulmak ebedî sultânlık, Onun hizmetinde bulunmak, iki Cihân ni’metlerinden dahâ tatlı, Onunla bir nefes beraber olmak, yerde ve gökte olanların hepsinden daha güzeldir.

Aklın alamayacağı, düşüncenin hesap edemiyeceği kadar salât-ü selâm, tehıyyât ve berekât, bârigâh-i ulûhiyyetten, hazret-i rubûbiyyetin misâfiri, hakîkî kulluk yolunun rehberi, gayb âleminin emîni ve vahy ilimlerinin tercümânı Resul-i Kibriya’nın temiz rûhuna ve bedenine olsun ki, Onun bereketiyle rûhlar müşâhedeye kavuştu ve Onun şerefli zâtı ile kalbler ma’rifete ulaştı. Onun şer’î şerifi ile Allah-u Teâlâ’ya kulluk yolu aydınlandı. Onun sünneti ile kulluğun edepleri ortaya çıktı.

Türpuşti Risalesi